Bir İnceleme: Öğrenci Kız/Osamu Dazai

“Bedenimin bana sormadan kendi kendine gelişmesi beni çok fena rahatsız ediyordu. Hızla bir yetişkine dönüşüyor olmak ve bu konuda hiçbir şey yapamamak sıkıntı vericiydi. Her şeyi akışına bırakıp, bir yetişkine dönüşümümü sessizce izlemekten başka çare yok herhalde.”

Ergenlik hayatın en sıkıntılı dönemi olabilir. Yetişkin olarak kabul görmüyorsun, çocuk olmak istesen de olamıyorsun zaten pek de istemiyorsun. Bedeninse bir garip, bir değişik; sen gibi değilsin artık. Çocuk güzelliğin gitmiş, yetişkinin yerleşmiş hatları da yok. Şiş burun, yuvarlak bir yüz, orandan buranda çıkıntılar. Herkes güzel olmak derdinde üstelik; sivilceler, diyetler. Dilini de oturtamıyorsun akranların ve yetişkinler biraz duygusallaşsan, “Bebek misin sen?” diyor, biraz onlarla eş yerden konuşsan, “Daha o kadar büyümedin,” diyor. Arkadaşlarınla ilişkilerin de dengesini kaybediyor. En yakın kız arkadaşınla rakip oluveriyorsun, daha dün sokakta oynadığın erkek arkadaşınla parmak uçların birbirine değse kıpkırmızı bir yüzle kalıveriyorsun. Karşı cins her zamankinden daha gıcık ama daha da ilginç. Kendi cinsin ise her bir başka âlemde. Hem hepsiyle yan yana olmak istiyorsun hem de hepsinden kurtulmak. Ailen sana koşulsuz destek olsun istiyorsun ama onları hiçbir şeyden anlamaz da buluyorsun. Bir nevi bipolar ruh durumu.

Bu özetlediğim ergenlik halini Japon yazar Osamu Dazai, Öğrenci Kız isimli uzun öyküsünde pek güzel anlatmış. Kitap altı üstü elli dört sayfa ama her ergenlik halini, düşüncesi, duygusu ve davranışıyla göstermeyi başarmış.  Ergenlik dönemini yaşayan bir öğrenci kızın içsel monologu olarak başlayan kitap yer yer başkalarına diyaloglar aracılığıyla yer verse de bize dünyayı o kızın gözünden gösteriyor. Hikâye öğrenci kızın gözünden geniş bir dünyayı anlatırken ilerledikçe çember içeriye doğru daralıyor. Toplum, mahallesi, annesinin arkadaşları, kendi arkadaşları, ablası ve annesiyle olan ilişkilerini bu çemberler içinde görüyoruz. Bir taraftan da her bir çemberle beraber hikâyeye ve kahramanların hayatına olan bakışımız, perspektifimizde değişiyor. Birkaç sayfa önce kızdığımız birisiyle duygudaşlık kurduğumuz bir noktaya da gelebiliyoruz. Görmezden gelinen, bilerek sis arkasında bırakılan, bizi rahatsız eden durumların aslının ne olduğunu da sayfalar ilerledikçe görüyoruz. Bir ergenin kendine acı çektirmeyi seven, kurban olmayı tercih eden melankolik bakış açısını da bu vesileyle tekrar deneyimliyoruz. Ablasından nefret ederken hayatta en büyük dayanağının ablası olduğunu da yine bu duygudurumu ve bakış açıları sayesinde anlıyoruz. Annesini suçlar tondaki konuşmasından onunla aynı kaderi paylaştıkları sonucuna geçiverişi de ruh haline göre baktığı açının değişmesinin işaretlerinden biri. Zaten kısacık olan bir öyküyü daha fazla anlatmak da artık haksızlık olacağından yazarı hakkında biraz bilgi vereyim.

Hayata Shūji Tsushima olarak gelip adını Osamu Dazai olarak değiştiren yazar, 1909 yılında Japonya’nın Kanagi kasabasında büyük ve varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. Ama ne kardeşler ne de bu varsıllık onu bu hayata tutundurabilir. Daha on dokuz yaşındayken intihar etmeyi dener. Üniversiteyi bitiremez, bir işte tutunamaz. Yine üniversite yıllarında daha sonrasında “Utanç verici” diye tanımlayacağı bir evlilik de yapar. Aynı dönemde Black Rain isimli romanıyla tanınan Japon yazar Masuji Ibuse’yle tanışarak öyküler yazmaya başlar. 1933 yılında itibaren edebiyat dergilerinde bu öyküleri görülmeye başlar. Bu dönem yazdıklarını “Bannen” yani “İhtiyarlık” isimli bir kitapta derler. 1939 yılında Öğrenci Kız’ı yayınlatır. Aynı yıl bir evlilik daha yaparark hayatında yeni bir sayfa açar. İkinci Dünya Savaşı boyunca öyküleri yayınlanır. Bu dönemde yazdıkları da sonra yayınlattığı kitaplarda anılarından çok iz taşır, neredeyse otobiyografik metinler üretir.

Üretken bir yazar olan Osamu Dazai, kitaplarında Japon aristokrasini, yabancılaşmayı, savaş sonrası Japonya toplumunu eleştirel bir dille anlatır. Kitaplarında melankolik bir dil, büyük olaylara girişmeyen kahramanlar, toplumun uyum sağlatmaya yönelik gizli yaptırımları yer alır. Dazai ne kaybolana ağıt yakar ne de var olana uyum sağlar yapıtlarıyla, bu da bir bakıma sanatını kendi yaşamının bir replikası haline getirir. Osamu Dazai alkol, uyuşturucu bağımlılıkları ve depresyon içinde geçen hayatı boyunca defalarca intihara kalkışır. 1949 yılında “Goodbye” isimli yarım kalmış romanına çalışırken giriştiği son denemesiyle hayata veda eder. Geriye Japon edebiyatının önemli metinleri arasında girecek onlarca kitap kalır.

Osamu Dazai’nin “Öğrenci Kız” öncesinde Türkçe’de “Mor Bir Serserinin Gezi Notları”,  “İnsanlığımı Yitirirken”, “Batan Güneş” ve “Buruk Ayrılık” isimli eserleri de basıldı.

*Öğrenci Kız, Osamu Dasai. Çev. Barış Bayıksel. İstanbul, Can Yayınları,2020.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.